O Harfi ile Başlayan Deyimler ve Anlamları Sözlüğü

O Harfi ile Başlayan Deyimler ve Anlamları

Sürekli olarak okulda ödev olarak verilen deyimleri araştırmak için önceden Deyimler Sözlüğü kitabını kullanırdık. Fakat teknolojinin gelişmesi ile aramanın daha kolay gerçekleştiği web sitelerinde istediklerimizi aramaya başladık. Arama motorlarında “O” harfi ile başlayan deyimler” aramasını gerçekleştirerek geldiğiniz bu sayfamızda O harfi ile başlayan deyimler, bu deyimlerin açıklamaları ve cümle içinde kullanımına ait örnekleri göreceksiniz. Türkiye’nin en büyük eğitim sitesinde istediğinizi bulmuş olmanızı umuyoruz.

Ocağına düşmek: Birine yardım etmesi için yalvarmak, koruması için sığınmak.
Örnek: “Ocağına düştüm ağam, beni bu işten ancak sen kurtarırsın!”

Ocağına incir dikmek
: Birinin evini barkını dağıtmak, düzenini alt üst etmek, yuvasını yıkıp toparlanamaz hâle getirmek.
Örnek: “Bende senin ocağına incir dikmezsem dedi ama dediğine pişman oldu.”

Ocağını söndürmek
: Ailenin dağılmasına sebep olmak, çoluk çocuğunu yok etmek.
Örnek: “Ocağımı söndürdü katiller!”

Oğul balı
: 1. Evlât, evlâdın ana babaya yansıyan geliri. 2. Oğul arılarının yaptığı bal.

Oğul vermek: Oğul arılarının bir bölüğü kovandan ayrılıp başka bir kovana gitmek, yeni bir oğul arısı topluluğu meydana getirmek.

Okkalı kahve: Bol kahve ile yapılmış ve büyük fincana konmuş kahve.
Örnek: “Bir okkalı kahve daha çek usta!”

Okka çekmek
: Hacminden daha fazla ağır gelmek.

Okkanın altına girmek: Haksız yere eziyet çekmek, zarar ve ceza görmek.
Örnek: “Uyanık ol da okkanın altına gireyim deme, tamam mı?”

Ok yaydan çıkmak
: Geri dönülemeyecek bir iş yapmak, söz söylemek ya da bir harekette bulunmak.
Örnek: “Ok yaydan çıktı bir kere, çaresiz dövüşeceğiz.”

Ola ki…
: Belki olur ya, olabilir ki…
Örnek: “Ola ki bir daha karşılaşırız.”

Olan biten
: Olup geçenler, olanların hepsi, meydana gelenler.
Örnek: “Olan bitenden hiç haberim olmadı.”

Oldu bittiye getirmek
: Emrivaki yapmak, geri dönülmesi güç ve imkânsız bir durum oluşturmak.
Örnek: “Oldu bittiye getirerek tarlayı satın aldılar.”

Oldum bittim (veya oldum olası)
: Başından beri, öteden beri, ilk zamandan beri, kendimi bildiğimden beri.
Örnek: “Oldum bittim kızarım bu adamlara.”

Oldu olacak kırıldı nacak
: “Olanlar oldu, iş işten geçti, olanlar geri dönülemeyecek bir durum aldı, bunu kabul etmek gerek” anlamında kullanılır.

Olmayacak duaya amin demek: Sonuç vermeyecek bir işle uğraşmak ya da buna destek vermek.

Olur olmaz: 1. Meydana gelmesinden hemen sonra. 2. Rast gele, sıradan. 3. Gerekli gereksiz, yerli yersiz, önemli önemsiz durumu gözetilmeden yapılan (iş) ya da söylenen (söz).

Oluruna bırakmak: Bir işin yapılabildiği, olabildiği kadarıyla yetinmek, müdahale etmeden bekleyip sonucuna ne olursa olsun razı olmak.
Örnek: “Artık oluruna bıraktık işi.”

Omuz omuza
: 1. Birbirine destek vererek, dayanışarak. 2. Yan yana, çok sıkışık.
Örnek: “Omuz omuza vererek bu zorluğun altından kalkmamız mümkün.”

Omuz silkmek
: Aldırmamak, önem vermemek, benimsememek.
Örnek: “Sana bunu alacağım dedim ama o, omuz silkti.”

On parmağında on kara
: İnsanlara leke sürmeyi, kara çalmayı, iftira atmayı huy edinmiş (kimse).

On parmağında on marifet: Çok hünerli, becerikli, ustalığı çok, elinden her iş gelir.

Onuruna dokunmak: Onurunu, haysiyetini incitmek.
Örnek: “Dikkatli ol, birinin onuruna dokunacak iş yapma.”

Oralarda (oralı) olmamak
: Anlamamış, sezmemiş gibi davranmak.
Örnek: “O sözler ona söyleniyordu ama hiç oralı olmadı.”

Ortada kalmak
: 1. Yersiz yurtsuz kalmak, barınacak yer bulamamak. 2. İki şey arasında kalmak. 3. (Bir şeyi) kimse üzerine almamak.
Örnek: “Belediye evlerini yıkınca çoluk çocuk öylece ortada kaldılar.”


Ortadan kalkmak
: 1. Görünmez, bulunmaz olmak. 2. Yok olmak.
Örnek: “Sis ortadan kalktı.”

Ortadan kaybolmak
: Nereye gittiği bilinmemek, sezdirmeden gitmek, görünmez hâle gelmek.
Örnek: “Ali ortadan kayboldu.”

Orta hâlli
: Ne zengin ne yoksul, ne iyi ne kötü, ne çirkin ne güzel.
Örnek: “Onlar orta hâlli bir ailedirler.”

Ortalığı birbirine katmak
: Kargaşa çıkarmak, herkesi birbirine düşürmek.
Örnek: “Şimdi gelip ortalığı birbirine katacak diye korkuyorum.”

Ortalık düzelmek
: Tedirginlik kalmamak, toplum içindeki karışıklık yok olmak.
Örnek: “Çok şükür ortalık düzeldi.”

Ortalık karışmak
: Kargaşa çıkmak, toplumda düzensizlik baş göstermek.
Örnek: “Ortalık yine karıştı, insanlar birbirine girdi.”

Orta malı
: 1. Herkesin yararlandığı (şey). 2. Her isteyenle ilişkide bulunan.
Örnek: “Benim bisikletim orta malı mı ki herkes binmeye çalışıyor.”

Ortaya dökmek
: 1. Gizli olan ne varsa açıklamak. 2. Çıkarıp göstermek.
Örnek: “Bütün sırlarını ortaya dökmek için harekete geçti.”

O tarakta bezi olmamak
: Bir şeyle, bir işle ilişiği bulunmamak, o şeyle ilgilenmemek.
Örnek: “O tarakta bezi olacağını hiç sanmam.”

Ot yoldurmak
: Çok güçlük çıkarmak, zor bir iş gördürmek, çok uğraştırmak.

Oya koymak: Bir işin sonucunu belirlemek üzere oy verilmesini istemek, oylama yoluyla bir topluluğun görüşünü almak.
Örnek: “Bu görüşü oya koymayı teklif ediyorum, kabul edenler el kaldırsınlar.”

Oy birliği
: Bir toplantıya katılan, bir meseleyi konuşan kimselerin aynı düşüncede olup aynı yönde oy kullanmaları.
Örnek: “Sınıf başkanını oy birliği ile seçtik.”

Oyuna gelmek
: Aldatılmak, tuzağa düşürülmek.
Örnek: “Onların oyununa gelmemeye çalış, dikkatli ol.”

Oyunbozanlık etmek
: Mızıkçılık etmek, birlikte yapılması gereken işten tek taraflı vazgeçmek.
Örnek: “Oyunbozanlık etme de gel birlikte eğlenelim.”

Oyun etmek
: Aldatmak, kurnazlıkla birini tuzağa düşürmek.
Örnek: “Bana kötü bir oyun ettiler.”

Bir Cevap Bırakın

E-mail adresiniz yayınlanmamaktadır.